22 Ocak 2011 Cumartesi

Sözcükte anlam ve söz sanatları - 01



SÖZCÜKTE ANLAM                  
1.Gerçek Anlam 2.Mecaz Anlam 3.Çokanlamlılık 4.Sesteşlik 5.Sözcükler Arası Anlam İlişkileri
a)Temel (Başat) b)Yan Anlam -Sözcükte -kelime grubunda -Deyimde ve -Argoda 1.Somut ve Soyut Anlamlı sözcükler
Anlam mecaz mecaz Atasözünde
2.Eş Anlamlı Sözcükler
Mecaz 3.Yakın Anlamlı Sözcükler
4.Karşıt Anlam Sözcükler
5.Genel ve Özel Anlamlı Sözcükler
6.Nicel ve Nitel Anlam Sözcükler
7.Terimler
Söz Sanatları(Mecaz ile ilgili)
1.Teşbih
2.İstiare
3.Mecaz - Mürsel
4.Kinaye
5.Tariz
6.Teşhis ve İntak
7.Tevriye
—Anlam ile ilgili
1.Mübalağa
2.Tenasüp
3.Telmih
4.Tecahül-i Arif
5.Hüsn-i Talil
6.Tezat
7.İstifham
8.Tekrir
9.Nida
10.Akis
11.Cinas
12.Rücu
13.Leff ü Neşr
14.İrsal-i Mesel
15.Leb-Değmez

6.Kalıplaşmış Sözlerin Anlamı 7.Anlam Olayları
1)Deyim 1)Anlam Değişmeleri
2)Atasözü -Anlam Daralması
3)İkileme -Anlam Genişlemesi
—Başka Anlama Geçiş
2)Aktarmalar
-Ad aktarması -Deyim Aktarması
3)Dolaylama
4)Güzel Adlandırma
SÖZCÜKTE ANLAM
              Sözcük = Dil içinde anlamı ve görevi olan, tek başına da kullanılan ses başına da kullanılan ses ya da ses birliğidir. Başka bir deyişle varlık ve kavramların dildeki karşılığıdır.
              Anlam = Algılanan bir sözcüğün, aynı dili konuşanların zihinlerinde yarattığı izlenim, yani çağrışımdır.
                   SÖZCÜĞÜN ANLAM BOYUTLARI
              Sözcükler anlam yönünden türlü özellikler gösterirler. Bu özelliklerin kimisi, sözcüğün iç evrimi ile ilgilidir; kimisi de tek sözcüğe bağlı olarak incelenir."Eş anlamlılık" ya da "karşıt anlamlılık" ise, sözcükler arası ilişkilere dayanır; tek sözcükle değerlendirilemez. Buna göre sözcüğün anlam çerçevesini aşağıdaki başlıklar altında inceleyebiliriz:
                   1.GERÇEK ANLAM:
              1 - Temel Anlam:
              2 - Yan Anlam:
              Sözcüklerin yalnız ele alındığında düşündürdüğü anlamdır. Gerçek anlam bir sözcüğün herkesçe bilinen en genel, en yaygın anlamıdır. Söylendiğinde zihnimizde uyanan ve sözlükteki ilk anlamdır.
              Ağız: Yüzde, avurtlarla iki çene arasındaki bölgedir. Gerçek anlamda kullanılmıştır.
              Kapıların ya da içi boş şeylerin açık yanı (kapının ağzı, tasın, sürahinin ağzı) : Yan anlam
              Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer: Yan anlam (yolun ağzı)
              Keskin aletlerin yani (bıçağın ağzı): Yan anlam (bıçağın ağzı)
              Çocuğun tabanına batan dikenleri çıkarmaya çalarmaya çalışıyordu.
              Adamın ağzından kan akıyordu. Gerçek anlam.
              Dişlerini her akşam fırçalıyordu.
              Burnuna estetik yaptırmıştı.
              Farkında olmadan ağacın dalına basıp kırmıştı.
              Tam pot kıracaktı ki, dilini ısırdı.
              Hava çok soğuk sular dondu.
              Altı çizili sözcükler, yalnız başlarına düşünüldüğünde, bizde uyandırdıkları ilk anlama denk gelecek şekilde örnek cümlelerde kullanılmıştır.
              Yan Anlam: Bir sözcüğün temel anlamına bağlı olmak koşuluyla kazandığı anlamlara yan anlam denir. Yan anlam nesne ya da kavramın adı olduğu için gerçek anlam kapsamındadır, kavramsal anlam taşır. Yan anlamda, bir sözcüğü şekil ya da işlev yönünden söz konusudur.
              Genellikle yan anlam, temel anlam ilişkisi "benzetme" ilişkisine dayanır. Yan anlam ile temel anlam arasında mutlaka bir anlam bağlantısı vardır.
             ÖSS'de taban puanlar düşmüş
             Diyarbakır ağzı bir kültür zenginliğidir.
              Tarağın dişleri kırılmış.
              Ayakkabının burcu aşınmış.
              Kapıyı açmaya çalışırken dili bozmuş.
              Bu havada yola çıkarsak, hepimiz donarız.(işlev)
              Hafta sonu koltuğun yüzünü iyice silmiştim.
              Uçurtmanın kuyruğunun kopmasına çok üzülmüştüm.
              Her şeyin başı sağlıktır.
              Öğrenciler, yokuşun başında bekliyorlardı.

                   2.MECAZ ANLAM:
              Mecaz (Değişmece)
              1 - Sözcük düzeyinde mecaz
              2 - Tamlama düzeyinde mecaz
              3 - Deyim düzeyinde mecaz
              4 - Atasözü düzeyinde mecaz
              5 - Argo düzeyinde mecaz
              Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında bir anlamla kullanılmasına "mecaz" denir. Sözcükler mecaz anlamlarıyla kullanılırken genelde soyut bir anlam kazanır Mecaz aynı zamanda edebiyatımızda yaygın olarak kullanılan bir söz sanatıdır.
              1 - Sözcük düzeyinde mecaz: Sözcük cümle içindeki kullanımında gerçek anlamının dışına taşmışsa mecaz anlam kazanmış olur. Sözcük düzeyinde mecaz dilimizde çok sık başvurulan bir anlatım yöntemidir. Mecaz anlatımda amaç sözü etkili kılmak, zenginleştirmektir.
              Bildiğim kadarıyla o evine bağlı bir insandır.(ailesine)
              Sanıyorum bu işte de onun parmağı var. (rolü, etkisi)
              Oturup dururken ne parlıyorsun? (Kızıp, öfkelenmek)
              UYARI: Mecaz anlamlı sözcüğün başka bir sözcük yerine kullanıldığı unutulmamalıdır.
             ÖRNEKLER:
              "SIKMAK"
              İpleri sıkarak bağladı. (Temel anlam)
              Çorbaya limon sık biraz.(Suyunu, yağını, sıvı kısmını çıkarıp akıtmak) Yan anlam
              Çocuğu çok sıkıyorlar.(Baskı altına almak, üzmek, zorlamak) Mecaz anlam
              "OYNAMAK"
              Çocuklar bahçede saklambaç oynuyorlardı.(Temel Anlam)
              Masanın ayaklarından biri oynuyor (Yan anlam)
              Ne diyeyim, talih bizimle oynuyor (Mecaz anlam)

              2 - Sözcük grubu düzeyinde mecaz: Takısız ad tamlamalarının ve sıfat tamlamalarının bir bölümünde görülür. Bu tür tamlamalarda somut bir ad olan tamlayan mecazlaşır, gerçek anlamının dışına çıkar.
              Bu acı olay hepimize derinden etkiledi. Acı sözcüğü üzücü anlamında kullanılmıştır.
              Hayatımda onun gibi tilki bir adam görmedim. Tilki sözcüğü kurnaz anlamında kullanılmıştır.
              3 - Deyim Düzeyinde Mecaz: Bir sözcüğün başka sözcüklerle birleşip kalıplaşarak ve çoğu kez gerçek anlamını yitirmesiyle oluşan ve çekici bir anlatım özelliği taşıyan söz çekici bir anlatım özelliği taşıyan söz öbeklerine deyim denir.
              Babam :"Kalk, su getir." dedi; Kardeşim oralı olmadı.(umursamadı)
              Biz ne dersek diyeyim karşı duruyor; Bildiğinden şaşmıyordu.(direnmek)
              Hiçbir şeyi beğenmez; her şeye burun kıvırırdı. (beğenmeyip küçümsemek)
              4 - Atasözünde Düzeyinde Mecaz:
              Atasözleri de deyimler gibi kalıplaşmak sözlerdir. Atasözlerinin çoğu da mecaz anlam taşır.
              Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz. (Hizmetinin verimlerini aldığımız kimsenin bize kazandırdığı şeylerden yararlanması gerekir.)
              Su testisi su yolunda kırılır. (Her şey hizmet ettiği amaç uğrunda bir kazaya uğrar.)
              5 - Argo Düzeyinde Mecaz: Toplumda herkesçe konuşulan dilden ayrı olarak, belirli kesimlerce kıllanılan, ancak genel dilin içinde yer alan ve ondan türeyen özel dile "argo" denir. Argo sözcükler de mecaz anlam taşır. Hırsız argosu külhanbeyi argosu, şoför argosu... Gibi türleri vardır.
              Gerçek adı                                    Argodaki adı
              Çok sövmek                                 Kalaylamak
              Kolayca kandırılabilen              Keriz
              Hapishane                                   Delik, kafes
              Esrar                                              Ot
              Öldürmek                                     Nallamak
              UYARI:"Bir sözcüğün mecaz anlamında kullanılabilmesi için mutlaka bir cümle veya deyim içinde kullanılması gerekir; bir cümle veya deyim içinde kullanılması gerekir; bir sözcük yalnız başına iken hiçbir zaman mecaz anlamında kullanılamaz."


                   3.ÇOKANLAMLILIK
              Dildeki sözcükler sınırlı, kavramlarsa sınırsızdır. Sınırsız kavramları, sınırlı sözcüklerle anlatma zorunluluğu, bir sözcüğe birden çok anlam yüklenmesine neden olmuştur. Tek anlamlı bir sözcüğün çokanlamlılığa geçişi, zamanla yan ve mecaz anlamlar kazanmasıyla gerçekleşmiştir.
              Yaşamak": Sağ olmak; canlılığını, hayatını sürdürmek anlamına gelir.
              Bazı hayvanlar soğuk iklimlerde yaşar.(Varlığını sürdürmek)
              Hep küçük bir sahil kasabasında yaşamak istemişimdir.(Oturmak)
              Bu kazançla yaşamak kolay değil.(Geçinmek)
              O ölmedi; içimizde hep yaşayacak.(sürüp gitmek, anımsanmak)
              Tatile çıkıp yaşamalı biraz.(Hoş vakit geçirmek)
              Anlatırken, olayı yeniden yaşıyordu.(Bir durumu yaşar gibi olmak)
              SÖZ SANATLARI
              A - Mecazla ilgili söz sanatları (Mecaz türleri ):
             Sözcükler; Teşbih(benzetme), istiare(eğretileme), mecaz-ı mürsel (ad aktarması), Kinaye(değinmece), tariz(dokundurma-iğneleme), mübalağa(abartma) yoluyla mecaz anlam kazanır.                Bunlar mecaz türleridir.
              TEŞBİH(BENZETME) : İki varlığı ortak özellikte karşılaştırmaya benzetme denir. Benzetmede bir varlığın niteliğine bir başka varlık örnek gösterilir. Nitelikçe zayıf olanın, güçlüye benzetilmesi ile gerçekleşir. Benzetmenin dört öğesi vardır:
              A - Benzeyen: Ortak özellikte zayıf olandır.
              B - Benzetilen: Ortak özellikte güçlü olandır.
              C - Benzetilme yönü: Karşılaştırmaya neden olan ortak özelliktir.
              D - Benzetme ilgeci: Karşılaştırmayı sağlayan sözcüktür.
              " Türkiye güzellikte cennet gibidir." benzeyen benzetme benzetilen ilgeç yönü
              UYARI: Bir benzetmede her zaman bu dört öğe bulunmayabilir; ancak bir benzetmenin olabilmesi için benzeyen - benzetilen olmak zorundadır. Bunlardan biri olmazsa istiare(eğretileme) gerçekleşir.
              Dört türlü benzetme vardır:
              1 - Ayrıntılı benzetme: Dört öğesi bulunan benzetmedir. "Türkiye güzellikte cennet gibidir."
              2 - Kısaltılmış Benzetme: Benzetme yönü bulunmayan benzetmedir. "Türkiye cennet gibidir."
              3 - Pekiştirilmiş Benzetme: "Türkiye güzellikte cennettir."
              4 - Yalın Benzetme (Teşbih-i Beliğ): Yalnızca temel öğelerle yapılan benzetmelerdir. "Türkiye cennettir."     "İpek saç, taş, İpek saç, taş yürek, altın yıl.
              UYARI: Karşılaştırılan kavramlar ortak özellik eşit ya da eşite yakınsı, benzetmede mecaz anlam bulunmaz. Bu tür benzetmeler yalın benzetmeye dönüştürülemez. "Ali de babası gibi dürüst biridir."
              "Marmara'nın suyu da Karadeniz’in suyu gibi soğuktur.
              UYARI: "Andırmak, sanmak, benzemek, benzetmek, çevirmek, döndürmek. Misal, kadar, sanki örnek" sözcükleri de ya da -cesine, -sı ekleri de benzetme ilgeci gibi kullanılabilir.
              UYARI: "-den"eki ile abartma yapılır:"ninemin yanakları pamuktan yumuşak."
              İSTİARE(EĞRELTİLEME-ÖDÜNÇ)
              Bir sözü benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanmaya istiare (eğreltileme)denir. Arapça kökenlidir; ödünç para anlamına gelir. Teşbihteki benzeyen ve benzetilenden yalnızca birinin kullanılmasıyla gerçekleşir. Bu mecaz türü benzerlik ilgisine dayalı bir anlatımdır.
              İki türlü istihare vardır:
              1 - Açık istiare: Yalnızca kendisine benzetilen kullanılmasıyla yapılan istiaredir.
              "Yuvayı yapan dişi kuştur." kadın dişi kuşa benzetilmiş; benzeyen kullanılmamıştır.
              "Bir ateş düştü yanarım kimse bilmez." ateş sözcüğü "kuşku" ya da "aşk" yerine kullanılmış.
               “Şu beşikte yatan meleğe bakınız." "Sınırlarımızda aslanlarımız bekliyor." "Gökyüzü kurşunla örtülü." "İnatçı keçi, benimle hiç konuşmadı."
              2 - Kapalı istiare: Salt benzeyenin kullanılmasıyla yapılan istiaredir. *
              Ufukta günün boynu büküldü.( benzetilen insan; ancak söylenmemiş)
              Ninniler söylermiş bir serin dere.(benzetilen insan; ancak söylenmemiş)
              Martılar, özgürlük şiirleri okuyordu gökyüzünde .(benzetilen şair; söylenmemiş)
              Dünyada artık silahlar konuşmasın.(benzetilen insan; ancak söylenmemiş)
              Eğretilemede Anlam Aktarmaları
               - Doğaya özgü kavramlar insana aktarılır: İpek bürük bürünmüş Niksar'ın fidanları.
               - İnsana özgü kavramlar doğaya aktarılır: Şimdi bütün kuşlar türküsünü söylüyor özgürlüğün. 
              Duyular arası aktarım: Sıcacık bir gülümseyiş örter hüznün üstünü.
              Doğaya özgü bir kavram, yeni doğaya özgü bir kavrama aktarılır: Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu.(su, Ay’a aktarılmış)   
              UYARI: Benzeyeni cansız, bitki ya da hayvan; benzetileni insan olan kapalı istiare, kişileştirmedir. "Fakat değnekten atım nerede, Kardeşim su versin ona, susamış."(Kişileştirme) "Boynu adalar tanıyor sanki bizi."(Kişileştirme)
             MECAZ-I MÜRSEL(AD AKTARMASI)
              Benzetme amacı güdülmeden bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasıdır.Bu mecaz türü,söylenen sözcüğün , söylenmeyen yerine kullanılması olduğu için eksiltili bir anlatımdır.
             1 - Sözcük anlamından tamamıyla sıyrılır.
              2 - Sözcük mutlaka kendisi ile ilgili bir başka söz yerine kullanılır.
              3 - Benzetme amacı güdülmez.
              4 - Kullanımda eksiltili bir anlatış vardır.
              Mecaz-ı Mürseli sağlayan başlıca özellikler - ilişkiler şunlardır:
              A - Sanatçı - yapıt: *Bir hafta boyunca SAİT FAİK'i okudum.
              B - Parça - bütün:
              Bu acılı yüz her şeye karşın gülebiliyor./ Çatma, çehreni ey nazlı hilal
              Aşırı ölçüde uzattığı ısrar etmesem kesmeyecekti.
              C - İç - dış:
              Tencere bu ateşte zor kaynar.
               Ayağını çıkarmadan içeri girme sakın
              Sabayı yak
              Üç tabak yedim.
              D - Soyut - Somut:
              Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
              Bu işler yürek ister. 5)Neden - sonuç:
              Bereket sabaha değin yağdı. (Yağmur bereket getirir)
              Uçaklar gökten ölüm yağdırıyordu.(Ölümün olması uçakların gelişindendir)
              Gözlerinden iki damla hüzün süzülüverdi.(hüzün, gözyaşına neden olur)

              E – Eşya - insan:
              Bir eski atkı adımları yavaş
              Uçar gibi hafif bir küçük önlük "eşya söylenmiş, sahibi belirtilmiş.
              F – Yer - insan:
              Yarın akşam dayımlara gidelim.
              Bu akşam bizde kal
              G – Yön - ülke:
              Atatürk, Batı kültürünü özümsemeden çağdaş bir düzeye erişimeyeceğimizi biliyordu.
              H – Genel - özel:
              Sürdüğü kokuyu çok beğendim.
              Bir mersedesi olsun istermiş hep.
              I – Varlık - işlev
              Güneş alan bir ev arıyoruz.
              Zili ben de duymadım.
              İ – Varlık - amaç:
              Bu akşam yemeğe çıkalım.
              Canım güzel bir çay istedi.
              KINAYE(DEĞİNMECE)
              Bir sözü, hem gerçek hem de mecaz anlama gelebilecek biçimde kullanmaya kinaye denir. Asıl kastedilen sözün mecaz anlamıdır.
              İkinci kattan düştü; ancak burnu bile kanamadı. (Tehlikeli bir durumdan hiç yara almadan kurtulmak)
              İnsan rahat olmanın değerini kıvranırken öğrenir. (acı çekmek, üzülmek)
              Lekenin bulaşması kolay, çıkması güçtür. (yüz kızartıcı durum)
              Kimse başkasının kamburunu taşımaz. (dert sıkıntı)
              “Şu karşıma göğüs geren
              Taş bağırlı dağlar mısın?"
              Onu bizden başka bağrına basan olmamıştı.
              Ayağını yorganına göre uzat.
              Damlaya damlaya göl olur.
              Eli sıkı, başına ezmek, gözü açık...
              TARİZ(DOKUNDURMA - İĞNELEME)
              Bir sözü, karşıt anlamını vurgulamak amacıyla bir sözü tersini vurgulamak amacıyla kullanmaya "tariz”denir. Birini eleştirmek, iğnelemek amacıyla bir sözü tersine vurgulamak biçimde kullanmayla gerçekleşir.
              Böyle iyi dostu olanlar için düşmana gerek kalmaz.(Burada iyi sözcüğü kötü...)
              O kadar çalışkan ki bir sınıfı iki yılda kolayca geçiyor.
              Bu usta şairin hemen her şiirinde bir dil yanlışı bulabilirsiniz.
              Eh, bu hızla gidersek, okulu belki yarın sabah varırız.
              TEŞHİS ve İNTAK (Kişileştirme ve Konuşturma )
              "Teşhis" in sözcük karşılığı kişilik vermedir. Kişilik ise insanlar için kullanılan bir sıfattır. Teşhis, insan olmayan varlıklara, insanların yaptığı işleri mecazi olarak yaptırma ve insanlar gibi düşündürmedir.
              "İntak"ın sözlük anlamı, söyleme, dile getirme, söyletilmedir. Kişilik verilen varlıkların konuşturulmasıdır. Teşhis tek başına yapıldığı halde intak, ancak teşhis yapılabilir.
              Kurşun adres sormaz." kurşun kişileştirilmiştir.
              Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal."hilal kişileştiriliştir.
              “Ey benim sarı tamburam Sen ne için inilersin
              İçim oyuk derdim büyük Ben anınçün inilerim."    İntak sanat, yapılmıştır.
              UYARI: Her intakta kişileştirme vardır; ancak her kişileştirmede intak yoktur. Ayrıca her teşhis kapalı istiareye de örnektir.
              TEVRİYE (İKİ ANLAMLILIK)
              İki gerçek anlamı bulunan bir sözün yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmeye "tevriye" denir.
              ANLATIMLA İLGİLİ SÖZ SANATLARI MÜBALAĞA (ABARTMA)
              Bir durumun gerçek ölçüsünden az ya da çok gösterilmesine abartma denir.
              Gözümde sinek kadar değeri kalmamıştı.
              Hasta ateşler içinde yanıyordu.
              Seni beklemekten ağaç oldum.
              Bir bardak suda fırtına kopardınız.
              TENASÜP(UYGUNLUK) Aynı konuda, birbiriyle anlam bakımından ilgili sözcüklerin bir arada kullanılmasına tenasüp denir.
              Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş ." kubbe---sada (uygun kelimeler)
              TELMİH (ANIŞTIRMA) Herkesçe bilinen bir olayı, bir eseri, bir sözü, bir fıkrayı, bir kişiyi hatırlatma sanatına Telmih denir.
              Telmih bir kelime ile yapılabileceği gibi, birkaç kelimeyle de yapılabilir.
              "Ey dost senin yoluna Canım vereyim Mevla Aşkını komayayın Od'a gireyim Mevla." Yunus Emre son mısrada Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atılmasını hatırlatmaktadır.
              TECAHÜL-Ü ARİF (BİLMEZLİKTEN GELME )
              Nedeni iyi bilinen bir durum, olay ya da düşünceyi bilmezlikten gelmeye tecahül -i arif denir.
              "Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz ? Ya gözler altındaki mor halkalar."
              HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDEN BULMA) Nedeni bilinen bir olayı, durumu gerçek sebebi dışında, daha güzel bir sebebe bağlama sanatına hüsn-i talil denir.
              "Sen geldin diye bütün ağaçlar çiçek açtı."
              TEZAT (KARŞITLIK) Birbirine karşıt kavram ya da düşüncelerin bir arada kullanılmasına tezat denir.
              "Ne efsunkar imişsin ah ey didar-ı hürriyet Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten."  
              İSTİFHAM (SORMA) Bir düşünceyi dikkat çekmek , bir duyguyu biçimlendirmek amacıyla o düşünce ve duyguyu soru yoluyla bekitmedir.
              "Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı" "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın."
              TEKRİR (YİNELEME) İfadeye şiddet, kuvvet kazandırmak, okuyanı, dinleyeni daha çok etkilemek üzere bir cümlede art arda gelen cümlelerde bir veya birkaç kelimenin tekrarlanmasına "tekrir" denir.
              "Merhaba ey al-i sultan merhaba Merhaba ey kan-ı irfan merhaba."
              NİDA (SESLENME) Coşku ve heyecanın seslenme ile dile getirilmesidir.
              "Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!"
              AKİS (ÇAPRAZLAMA) Cümle ya da dizede sözcüklerin yerlerinin değiştirilmesi ile yapılır. Yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalı. "Kralların soytarısı, soytarıların kralı." "Şiddet kanı, kan şiddeti besler."
              CİNAS-SESTEŞ (ÜNDEŞLİK) Okunuş ve yazılışları aynı; fakat anlamları farklı olan kelimelerin kullanılması ile oluşur. Bağ bana Bahçe sana bağ bana değmez zincir kar etmez Zülfün teli bağ bana
             RÜCU (DÖNÜŞ) Söylenen bir sözden dönüp o sözü anlamca pekiştirerek daha güçlü bir biçimde söylemeye "rücu" denir.
              "Alnında yeni bir yıldız; hayır, bir ay olarak ufuklardan doğ."
              LEFF Ü NEŞR Bir beyitte birinci dizede en az iki şeyden söz edip ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik ya da karşılaştırmalara yer vermeye leff ü neşr denir.
              "Gönlümde ateştin , gözümde yaştın, Ne diye tutuştun , ne diye taştın."
              İRSAL-I MESEL (SAVLAMA) Atasözü kullanılması ile gerçekleşir.
              "Kirpikleri uzundur yârin hayale sığmaz.
              Meşhur bir meseldir mızrak çuvala sığmaz."
              LEB-DEĞMEZ(DUDAKDEĞMEZ)
              Dudak ünsüzlerinin(b,p,f,m,v)kullanılmadığı şiirlere denir.
                   SÖZCÜKTE ANLAM İLİŞKİLERİ
              SOMUT ANLAMLI SÖZCÜKLER
              Duyu organlarımızdan (tatma, koklama, dokunma, duyma ve görme)biriyle algılanan varlıkları bildiren sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
              Örnek: ışık, koku, gürültü, hava, sıcak, mavi
              SOYUT ANLAMLI SÖZCÜKLER
              Duyu organlarımızdan hiçbiri ile algılayamadığımız kavramları bildiren sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denir.
              Örnek: üzüntü, sevgi, korku, melek, tanrı, rüya, hayal, mutluluk
            



              SOMUTLAMA(SOYUTTAN SOMUTA)
              Soyut kavramları somut anlamlı sözcüklerle anlatmaya somutlama denir.(Gerçekte soyut anlamlı sözcükler somut anlam taşıyacak biçimde kullanılabilir.
              Gelin canlar bir olalım.
              Güzelimiz yarışmada birinci oldu.
              Zekiler, sorunlara daha kolay çözüm üretir.
              SOMUTLAMA
              Gerçekte somut anlamlı kimi sözcükler, anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanabilir.
              Bu işe atılmaya yürek ister.
              Kendini yok yere ateşe atıyorsun (tehlike)
              EŞANLAMLI SÖZCÜKLER (ANLAMDAŞ)
              Yazılışları ve okunuşları ayrı olduğu halde anlamları aynı olan sözcüklere eşanlamlı sözcükler denir. Kimi kavramları birden çok sözcükten yararlanabiliriz. Aynı kavramı karşılayan böyle sözcükler, aynı anlamı taşır. Bir cümlede bu tür sözcüklerden birinin yerine, diğerinin kullanılması anlamda bir değişikliğe yol açmaz. Eşanlamlılık Türkçe bir sözcükle yabancı kökenli bir sözcük arasında olur. Bilim – ilim, anı – hatıra, kara – siyah, öykü – hikaye, yazın – edebiyat – literatür, acun – dünya, önad – sıfat, zarf - belirteç, zamir – adıl, cümle – tümce, ses – ün, alfabe – abece, özveri – fedakarlık, prestij –saygınlık, yankı – eko, yapıt – eser, kültür – ekin, bildiri – manifesto, anahtar – açar, aşk – sevi, dil –lisan, Neden bu kadar ağır yürüyorsun?
              Bu kadar ağır bir işe verilmesini yadırgamıştı.
              NOT: Eşanlamlı kelimeler bir arada kullanılırsa, anlatım bozukluğu olur.
              YAKIN ANLAMLI SÖZCÜKLER
              Eşanlamlı gibi görünmelerine rağmen aralarında az çok anlam ayrılıkları bulunan sözcüklere yakın anlamlı sözcükler denir.
              Eşanlamlılıktan çok yakın anlamlılık vardır.
              Türkçede gücenmek / küsmek,  yeğlemek / istemek,  soğuk / ayaz,  üzüntü / sıkıntı,  ağrı / sızı
              Bugün olanlar için çok üzüldüm
              Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.(kırgınlık duymak)
              Bu kitapları, belirlediğimiz ölçütlere göre seçin, ayırın.
              KARŞIT ANLAMLI SÖZCÜKLER
              Anlam bakımından birbirine ters düşen, birbiriyle çelişen sözcüklere karşıt(zıt) anlamlı sözcükler denir. Dilde her sözcüğün zıttı yoktur.
              Anlatımda karşıtlıklardan yararlanmak söze güç katar tezat sanatı yapar.
              Şişman – zayıf,  doğmak – ölmek,  uzun – kısa, ağlamak – gülmek, iyi – kötü, çalışkan - tembel
              UYARI: 1 - Eylemlerin olumlu ve olumsuz olması biçimleri karşıt anlamlı sözcükler gibi düşünülmemelidir.
             Gülmek / gülmemek: zıt anlamlısı ağlamaktır
                             2 - Her sözcüğün eş anlamlısı ya da zıt anlamlısı yoktur

              GENEL VE ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER
              Aynı türden kavramları topluca düşündüren sözcüklere genel, tek tek düşündüren sözcüklere özel anlamlı sözcükler denir.
              Varlık – canlı – bitki – çiçek – gül - sarı gül
                      Genelden özele
      Dün birkaç kitap aldım.

      Dün birkaç roman aldım.

      Dün “Su Çılgın Türkleri aldım.

              NİCEL VE NİTEL ANLAMLI SÖZCÜKLER
              Kavramların sayılabilen, ölçülebilen ya da azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel, yalnızca olduklarını belirten sözcüklere ise nitel anlamlı sözcükler denir.
       Küçük bir kalabalık bize doğru geliyordu. Sayılabilir özelliğini bildiriyor.
       Elinde küçük bir kitap vardı. Ölçülebilir özelliğini bildiriyor.
       Hep çıkarlarını kollayanlar küçük insanlardır.
       Küçük yazar olmayı yeğlemez hiçbir romancı.

              EŞSESLİ (SESTEŞ) SÖZCÜKLER
      Yazılışları, söylenişleri aynı; anlamları farklı olan sözcükler eşseslidir.

              Kalem böyle çalınmıştır  yazıma
Yazım kışa uymaz, kışım yazıma
              Ayakkabının bağı yine koptu.
              Bugün bağı sulamam gerekiyor.
              Şuradan aşağıya in.
              Eskiden burada bir in vardı.
       Al bayrağım dalgalansın.
 Sende şuradan bir bayrak al.
          



              UYARI
              Sesteş sözcükler ayrı köklerden gelir. (çocuğun ağzı ile sokağın ağzı)
              İnceltme ve uzatma işareti alan sözcükler sesteş sayılmaz
              Eşsesli sözcükler cinas yapar.
       Sözcüğün yan, mecaz ve temel anlamı sesteşlik sağlamaz.



              TERİMLER
              Bir bilim, sanat,spor ya da meslek dalına ilişkin özel ve belirli kavramları karşılayan sözcüklere terim denir. Terimler kesin anlamlı sözcüklerdir. Anlamları herkese göre aynıdır. Ancak çok anlamlı kim sözcükler terim anlamı kazanmıştır.
              Ses adlarına yansıma denir.
              Çok zor çarpma işlemlerini bile aklından yapabiliyordu.
              İçten olmayan yazarın günlükleri inandırıcı değildir.
              Oyun iki perdeden oluşuyordu.
              İki noktadan ancak bir doğru geçer.
              Maçın birinci seti çekişmeli geçti.
              Harun golü elle attı

              ANLAM PEKİŞTİRME
              Sözcüklerin anlamını ‘’pek, çok, aşırı, fazla’’ anlamlarıyla güçlendirmeye ‘’anlam pekiştirme’’ denir.
              Anlam şu yollarla pekiştirilir
  1. Bir sözcüğün ilk ünlüsüne kadar olan bölümünde p,r,s,m ünsüzlerinde uygun olan biri eklenir.

Sözcüğün ilk ünlüsü  +  m, p, r, s pekiştirme harfleri  +  sözcüğün kendisi

Mavi kelimesini anlamca pekiştirelim. Ma +  s  + mavi  = masmavi gibi…
                                                                              
  1. Pekiştirilen sözcüklerde ünlü türemesi olabilir;
Sapa - sağlam      güpe-gündüz     yapa-yalnız
  1. Sözcüklerin anlamı ‘’-cık, -ce, -cek’’ ekleri ile güçlendirilir.

Evi güzelce temizlemişti.
Sınava iyice hazırlanmalısınız.
Ödevlerini çabucak bitirdi.
Yumuşacık örtüleri vardı

  1. Anlam ikilemelerle pekiştirilebilir.
Mavi mavi,   iri yarı. Doğru dürüst…….
  1. Tekrarlanan sözcükler arasında ‘’ de, ama ‘’ bağlaçları ile ‘’mı’’ soru eki ile de pekiştirme yapılır.
      Çayda çay olmuş hani!
             Güzel ama güzel bir filmdi.
             Soğuk mu soğuk bir havada yola çıktılar.






              İKİLEME
            Anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek amacıyla aynı sözcüğün yenilenmesi ya da aralarında ses ve anlam ilgileri bulunan sözcüklerin yan yana kullanılmasına ikileme denir.  İkilemelerin anlamsal kuruluşu:
             İkilemelerin kuruluşlarında çok değişik özellikler vardır. Bunların başlıcaları şunlardır:
             Aynı sözcüğün yenilenmesiyle kurulur:
“aynı demet demet, güzel güzel, şırıl şırıl, yavaş yavaş…”
      Eş anlamlı sözcükler yan yana getirilerek kurulur; bu sözcüklerden biri yerli, diğeri yabancıdır.
“ deli divane, kılık kıyafet, ses seda…”
            Yakın anlamlı sözcükler yan yana getirilerek kurulur:
“ akıl fikir, eş dost, yer yurt, doğru dürüst, delik deşik, ezile büzüle…”
            Karşıt anlamlı sözcükler yan yana getirilerek kurulur:
“ irili ufaklı, er geç, iyi kötü, ileri geri, bata çıka, gide gele…”
           Yakıştırma sözcükler yan yana getirilerek kurulur:

1: Sözcüklerden biri, diğerine yakıştırma olur. Yakıştırılan sözcüğün anlamı yoktur.
    “ Ufak tefek, eğri büğrü, eski püskü, yırtık pırtık…”
2: Her iki sözcük de anlamsız olabilir:
    “ abuk sabuk, ıvır zıvır, abur cubur, eciş bücüş…
3:  m’ li ikilemeler
     Para mara, kitap mitap, oyun moyun, koşmak moşmak…
     Türlü anlam ilgileri bulunan sözcükler yan yana getirilerek kurulur
     Eli  yüzü      bembeyazdı.
     Tası tarağı   toplayıp gitti.
     Etliye sütlüye karışma.

     UYARI:

1 - Ortalama bir durum ya da nitelik bildiren ikilemelerin anlamları diğerleri gibi güçlü değildir.
    ( az çok  anlardı bu işlerden / bu konuyu  şöyle böyle biliyor.)
2 - İkilemeler söze “ nitelik, çoğaltma, abartma, yineleme anlamları kata bilir.
     Çocuk dalgın dalgın yürüyordun (nitelik)
     Her taraf renk renk ciceklerle donanmıştır (nitelik)
     Şehir şehir aradım onu (çoğaltma)
     Avrupa’yı adım adım dolaştım (abartma)
     Merdivenleri dinlene dinlene cıktım (yineleme)












              DEYİMLER
      Birden çok sözcüğün genellikle anlamını yitirerek anlamca kalıplaşmasıyla oluşan söz öbeklerine deyim denir.
     
       Özellikler:
1: Söz öbeği biçimindedir, tek sözcükten deyim olmaz.
2: Her deyim, bir durumu belirtir.
3: Deyimler durumları daha çekici anlatmaya yarar.
4: Deyimler arasına başka sözcükler gire bilir.
5: Deyimler arasına başka sözcükler girebilir.
6: Aynı sözcüğün ek almaksızın yinelenmesiyle oluşturulan ikilemelerin pek azı deyimdir.
7: m’ li ikilemeler deyim değildir.
8: Bunların dışındaki bütün ikilemeler deyim niteliğindedir.
9: Kimi ikilemeler, bir eylemle birleşerek deyim içinde yer alabilir.
10:Deyimler ayrı yazılır.
11:Deyimlerde hem ad soylu sözcükler hem de eylemler çekim eki alabilir.

      Anlamlarına göre deyimler:

1 - Gerçek Anlamlı Deyimler:
      Alan razı satan razı / hem suçlu hem güçlü / iyi gün dostu / dosta düşmana karşı / borç almak / gözleri yaşarmak / gönlüme göre / aldırış etmemek  / her sözcük mecazlı

      2 - Mecaz Anlamlı Deyimler:
            Ağırkanlı / ağzı bozuk / anlının damarı çatlamak / başının etini yemek / burnunun dikine gitmek / gözüne kestirmek / çantada keklik /                   
  • Kuş sütüyle beslenmek / gözlerinden uyku akmak / başını derde sokmak / ağzı açık kalmak / her sözcük mecazlı

                    Biçimlerine Göre Deyimler:   
        1 - Söz Öbeği Biçimindeki Deyimler: ( Yargı bildirmezler )
            Kulağı delik / içli dışlı / boynunun borcu / cin fikirli
       2 - Cümle Biçimindeki Deyimler:
            Ay bacayı aştı / Dostlar alış verişte görsün / Ne balını isterim ne belasını /
       3 - Çok Cümleli Deyimler: Hikâyecik biçimindedir.
            “ Bizim tavuk bir yumurta yumurtlar; yedi mahalle duyar, elin kısrağı küheylan doğurur,ses çıkmaz.”
-         Adın ne?
-         Mülayim ağa.
-         Sert olsan ne halt edersin?
-         “ Tencere dibin kara.
-         Seninki benden kara,” Konuşma biçimindeki deyimlerdir.

              ATASÖZLERİ

              Uzun gözlem ve denemelere dayanan genel kural biçiminde kalıplaşarak ulusça benimsenen özlü sözlere atasözleri denir.
              Özellikleri:
  1. Uzun gözleme ve denemelere dayanır.
  2. Anonimdir
  3. Bir iki aykırı örnek dışında, genel bir kural niteliğindedir.
  4. Atasözleri kalıplaşmıştır; sözcüklerin yeri değiştirilemez, eşanlamlıları kullanılamaz.
  5. Ulusal bir nitelik taşır; her ulusun kendine göre atasözleri vardır.
  6. Öğüt veren sözlerdir
  7. Yargı bildirirler
A)  Mecazlı Atasözleri:
      Sözcüklerin bir bölümü ya da tamamı gerçek anlamından sıyrılmış atasözleridir.
     ‘’Ummadığın taş baş yarar.’’ /Mum dibine ışık vermez/
     ‘’Ağaç yaşken eğilir. (eğretileme) /Ağız yer, yüz utanır. (mecaz-ı mürsel)
     ‘’Ateş olmayan yerden duman çıkmaz (kinaye)
B)  Mecazsız Gerçek Anlamlı Atasözleri:
Sözcükleri gerçek anlam taşıyan atasözleridir. Bunlar düşünceyi, öğüdü doğrudan iletir; yani bir şey söylenirken başka bir şey düşündürülmez,
     Bugünün işini yarına bırakma.
     Dost ile ye, iç; alışveriş etme.
     Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır.
Atasözlerinde Anlam Özellikleri:
1 - Sosyal olayların nasıl olageldiklerini bildirir:
Bir tepe yıkılır; bir dere dolar./Bal olan yerde sinekte olur./Balık baştan kokar.
2 - Doğa olaylarının nasıl olageldiklerini bildirir:
Lodosun gözü yaşlı olur./Mart kuruluk, nisan yağmurluk/
3 - Dolaylı öğüt verir.
Ağlamayan çocuğa meme vermezler./Fazla mal göz çıkarmaz./
4 - Doğrudan doğruya öğüt verirler:
Dost ile ye iç alışveriş etme./kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.
      5 - Gerçekleri, bilgece düşünceleri dolaylı biçimde bildirerek yol gösterir.

·        Rüzgâr eken fırtına biçer.
·        Su testisi suyolunda kırılır.
·        Taşıma su ile değirmen dönmez.





6 - Töre ve gelenekleri bildirir.
             Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
             Emek olmadan yemek olmaz.
       7 - Kimi inanışları bildirir.
             Duvarı nem, insanı gam yıkar.
             Gün doğmadan neler doğar.
             Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

              UYARI:

              Atasözü ile cümle biçiminde kalıplaşmış deyimleri birbirine karıştırmamak gerekir. Bunları ayırmak için deyimlerin yalnızca durum belirttiğine, yol gösterdiğine, genel gerçekleri bildirdiğine dikkat edilmelidir.
                       Deyim                                                                                     Atasözü

              Armut piş, ağzıma düş.                                                   Lafla peynir gemisi yürümez.
              İsmi var, cismi yok.                                                          Ne dilersen eşine o gelir başına.
              Atı alan Üsküdar’ı geçti.                                                 Körle yatan, şaşı kalkar.
              Besledik   büyüttük danayı, tanımaz oldu anayı.

              Sırılsıklam ( eski Türkçe ) à yağ ve un gibi bulaşmak, yapışmak - sıfat



              CÜMLEDE ANLAM
              Cümle: Bir duyguyu, düşünceyi, haberi tam olarak anlatan, bir ya da birden çok sözcükten oluşan anlatım birimidir. Her cümle yargı bildirir. Bu bakımdan cümle bir yargı birimidir. Yargı bir durum ya da eylemle ilgili bir değerlendirme sonucu varılan verilen hükümdür. Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu veya düşünceye göre değişir. Bir cümleyi anlamak için;
              1 - Cümlenin yüklemini tespit etmek, (fiil, isim soylu yüklem)
       2 - Vurgulanan düşünceyi belirlemek
       3 - Konu belirlemesi
       4 - Kavramlar arasında anlam ilişkilendirilmesi
       5 - Mecazlı kullanımları anlamlandırma
       6 - Yüklem anlam ve kipi yönünden

              Cümlenin Konusunu Saptamak :
              Cümlelerin konusunu belirlerken ‘’Bu cümlede ne üzerinde durulmalıdır?’’ sorusu yöneltilmelidir. Cümlede konu belirlenirken ‘’Aşağıdakilerin hangisi bu cümleye anlamca en yakındır? Ya da ‘’Hangileri aynı anlamdadır? Biçimindeki sorulara dikkat etmeliyiz; çünkü bunlar cümlenin konusunu ilgilendirir.
              ‘’İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil, onları belli biçimde söylemeyi seçtiği için ‘’yazar’’dır.
             ‘’Bir yazarın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir’’
              ‘’Halk şiiri, sözünü ve içitenlikli bir anlatım üzerine temellenir’’
              ‘’Halk şairi, sözünü şiire dönüştürürken içinden geldiği gibi söyler’’



              Cümlenin Vurgusunu Belirtmek :
              Bir cümlede özellikle vurgulanan kavramlar yüklemin önünde yer alır. Devrik cümlelerde de en çok vurgulanan öğe, yüklemin hemen önündeki öğedir.
              ‘’En güzel yıllarım bu köyde geçti.’’
                                         d.t.vurgulanmış
              UYARI:
              İsim cümlesinde vurgu yüklem üzerindedir.
             ‘’Ahmet, sınıfımızın gözdesidir.
              UYARI:
              ‘mi’ soru edatı bir cümlede hangi öğeden sonra gelirse, soru anlamı yalnızca o öğe ile ilgilidir.
              ‘’Yağmur mu yağıyor?’’ 2000-ÖSS (özneyi bulmaya yönelik)


              Düz Anlatımlı Cümleler
              Mecazlı söyleyişlere yer verilmeyen cümlelerdir.
              “ Bu sene de ÖSS’ye çok başvuru olacak.”
              “ Bu şiir okul kitaplıklarında da bulundurulacak.”

              Mecaz Anlamlı Cümleler.
              Mecazlı söyleyişe yer verilen cümlelerdir.
              “ Eğer yaşam bir yolsa, her zaman yokuş yukarı giden bir yoldur.”
              ( Yaşamı boyunca insanoğlu hep güçlüklerle karşılaşır.) ÖSS 1998
              “ Bir yazarın çocukluğu, o yazarın banka hesabıdır.”
              ( Yazarın sanatsal yaratıları, çocukluk anılarıyla, çocuklukta yaşadıklarıyla beslenir.)

               Yakın Anlamlı Cümleler:
              Kimi cümleler farklı sözcüklerle kurulmuş olsa da konu, konuya bakış açısı açısından yakın düşüncelere sahiptir.
              I. Sanatçı, çağdaşı sanatçılardan herhangi birinin izinde yürümekten olabildiğince kaçınıyor.
              II. O, Sözcüğün gerçek anlamıyla, kendine özgü olmak istiyor.
             İçerikle İlgili Cümleler:
              İçerik, bir eserde anlatılan duygu, düşünce ve hayallerin bütünüdür. “ Ne anlatılmış ”  soruyu cümlenin içeriği ile ilgilidir.
              “ Yazar, romanında ıssız bir adaya yolu düşen bir adamın yaşadıklarını ele alıyor.

              Üslup ( Biçim ) ile ilgili Cümleler:
              Bir yazarın, şairin eserini oluşturma biçimi, anlatım tekniği ile ilgili bilgiler içeren cümleler “ üslupla ” ilgilidir. “ Nasıl anlatıyor? ” veya “ Anlatımı nasıldır? ” soruları ile ilgilidir.
              “ Kullandığın sözcükler, kurduğu cümlelerle okuyucuyu derinden etkiliyor.”
              “ Sık sık tekrarlara düşen Ahmet Mithat’ın yeni bir konu bulmakta sıkıntı çektiğini biliyoruz.”

             Varsayım Anlatan Cümleler:
              İleride gerçekleşecek bir eylem veya durumu ( ya da gerçekte olmayan bir şeyi ) gerçekleşmiş gibi kabul edip onunla ilgili bir yargı içeren cümlelerdir.
              Deyim ki bu sene de sınavı kazanamadın, askere gider misin?
              O çocuklar tut ki seni desteklemedi, ne yapabilirsin ki?
         ( varsayalım ki, varsay ki, diyelim ki, tut ki, farz et ki… gibi sözlere yer verilir.



              Olasılık ( ihtimal ) Anlatan Cümleler:
              Bir eylem veya durumun hem olumlu hem de olumsuz bir biçimde gerçekleşebileceğini bildiren, kesin anlamlar içermeyen yargılardır.
              Gün doğmaya bilir şu tepelerin arkasında.
              Belki bu dersten sonra test çözeriz.
              Bu ses galiba beni çağırıyor; kalkıp gideyim.
              Şimdi bizim oralara kar yağmış, havalar iyice soğumuştur.

 Öneri Anlatan Cümleler:
              Eksik olarak görün veya beğenilmeyen bir şeyin nasıl giderileceğini ile ilgili istek bildiren cümlelerdir.
              Bu testteki soruların kolaydan zora doğru sıralanması öğrenciler için yararlı olur.

 Önyargı Anlatan Cümleler:
              Sonucu bilinmeden bir duruma, bir olaya ya da bir varlığı özelliklerine ilişkin kesin yargılara varmadır.
              O adam bu işin üstesinden gelemez.
              Öğrenciler hiç çalışmazlar.

              Eleştiri Anlatan Cümleler:
              Herhangi bir kişi, olay veya eseri inceleyim sonuçlarını olumlu ya da olumsuz ortaya koymadır.
       Esrinde kullandığı dikkat çekici;  ancak yazar dikkat edici olmak isterken dilin sınırlarını zorlamış.
              Beğenme ( takdir etme ) anlatan cümleler:
              Herhangi bir şeyi güzel bulma duygusunu anlatan cümlelerdir.
              Öğrenci dediğin böyle olur.
              Takımımız ne kadarda başarılı!

              Yakınma ( şikâyet ) anlatan cümleler:
Her hangi bir şeyle ilgili memnuniyetsizliği, sızlanarak anlatmadır.
              Elindeki değerleri hemen yıpratıyorsun.
              İstediğim verimi alamadığım için üzülüyorum.

              Pişmanlık anlatan cümleler:
            Herhangi bir işten sonra davranışın olumsuz sonucunu görecek, duyulan üzüntüyü dile getiren cümlelerdir.
            “ Keşke onu kırmasaydım”
            “ Ah böyle bir hatayı nasıl yaptım!”

              CÜMLE TAMAMLAMA
              Eksik bırakılan cümlenin anlamına uygun bir şekilde tamamlamaktır.

              CÜMLEDE ANLATIM
              Tanım cümlesi:
              Bir kavramın ne olduğunu belirtmeye yarayan cümlelerdir. Nesnel olabileceği gibi, öznel de olabilir. “denir, demektir… gibi ifadeler taşıyabilir.”
              Dize sonlarındaki ses benzerliklerine uyak denir.
              İnsanların bilgi düzeyini ölçme eylemidir sınav.
              Özlem, kavuşma gerçekleşmeyince giderek büyüyen ve insanı yiyip bitiren bir duygudur. (özlem nedir? Sorusunun cevabı)

              Öznel Anlatımlı Cümleler:
             Kişisel duygu ve düşünceleri anlatan cümlelerdir.
       İlgi çekici özellikleri ile ege, Anadolu uygarlıklarını izlerini taşır.
       Diyarbakır insanı geçmişe götüren büyüleyici bir kenttir.

  Nesnel Anlatımlı Cümleler:
              Kişisel duygu ve düşünceleri taşımayan cümlelerdir.
        Bu hikâyede olaylar bir köyde geçiyor.
        Yazıldığı yıl sahneye uyarlanan eser, oyun dalında iki ödül aldı.
              Yorum Cümleleri:
             Herhangi bir şeyle ilgili belli bir görüşe göre açıklama yapılması, kendince bir anlam çıkarılmasıdır.
              Eğitimli bir insandı; fakat davranışları cahil insanlarınki gibiydi




              Doğrudan Anlatımlı Cümleler:
              Başkasına ait bir yargıyı hiç değiştirmeden, olduğu gibi aktarmaya denir.
              Sait Faik: “İstanbul’da rastladığım her olay, her insan benim için öyküdür” diyor.
              Her şiir bir başkaldırıdır, diyen Orhan Veli’ye ben katılıyorum.
              Dolaylı anlatımlı cümleler:
 Başkasına ait bir sözcüğü söyleyişinde değişiklik yaparak anlatmadır.
 ( babam):  “ okuldan eve erken gel” dedi) à doğrudan
  Ahmet Haşim şiirin bir musiki olduğunu söylememiş miydi?
              Şoför ücret ödenmeden arabaya binemeyeceğimizi söyledi.

              CÜMLEDE ANLAM İLİŞKİLERİ
  Neden Sonuç Cümleleri:
              Bu ilişki “için, -den ötürü –den dolayı” edatları, çünkü,  zira, mademki, de, ki, bağlaçları ve “-e, den” ekleriyle kurulur. Yargı gerekçesi ile belirtilir.
              Çocuklardan haber alamadığı için çok üzülüyordu.
              Paylaşmayı bilmiyor ki gerektiğinde özveri göstere bilsin.
              Seninle görüştükten sonra duygulanmış da ağlamış biraz.
              Buraya o yıl taşınmadığıma çok pişman oldum.

              Neden Sonuç Cümleleri:
              Bu ilişki “için,  üzere, diye” edatları “ ki” bağlacı, “-e” durum eki ile kurulur. Bu cümlelerde bir durum gerçekleştirme amacıyla verilir.
              Kendimizi yenilemek için mutlaka kitap okumalıyız.
              Onlar da haber vermek üzere üst kata çıkmıştım.
              Aramızdaki anlaşmazlıkları gidermeye çalışıyoruz.
            
        Koşul Cümleleri:
              Bir yargının gerçekleşmesinin önceden başka bir şeyin gerçekleşmesine bağlı olduğunu bildiren cümlelerdir. “- se, üzere, mi” ile yapılır.
              İnsanlar bir işte planlı ve istekli çalışırsa başarılı olur. (başarılı olmanın koşulu )
              Saat beşte dönmek üzere benden izin almıştı. (izin almanın koşulu )
              Erken yatın mı erken kalkabilirsin (erken kalkmanın koşulu )
              Sen mutlu olunca biz de mutlu oluyoruz. (mutlu olmamızın koşulu)

              Açıklama Cümleleri:
              Yorum, amaç, gerekçe bildirir; gerçekleşen bir durumla ilgilidir. Kişi kendine göre bir sonuç çıkarır.
              Para her insan için önemlidir; çünkü insan parasız yaşayamaz.

              Karşılaştırma Cümleleri:
              Birden çok kavramın ya da ayrılan özeliklerini bir arada belirtmedir.
              Koca adam bir köşede çocuk gibi ağlıyordu.
              Arkadaşımla ben aynı boydaydık.
              Sen de benim kadar üzülmüştün o gün.
               
              CÜMLEDE ANLAM – BİÇİM İLİŞKİSİ
              Olumlu Cümle:
              Olumlu sonuç bildiren yargılardır. İşin gerçekleştiği, gerçekleşeceği; varlığın bulunduğu anlamını verir.
              Biçimce ve Anlamca Olumlu Cümle:
              Babam bana karşı sert davranınca üzülüyorum.
              Herkesin kendisine göre bir derdi var.

              NOT: Olumsuzluk bildiren ( - me, - mez; yok, sız değil) bulunmamaktadır.

              Biçimce Olumsuz Anlamca Olumlu Cümle:
              Olumsuzluk bildiren bir sözcük ya da ek bulunduğu halde, olumlu yargı bildiren cümlelerdir.
              Okumayı bilmiyor değil. (biliyor)
              Aslında seni sevmiyor değilim. (seviyorum )
              Sınavı kazanmayacak değiliz. ( kazanacağız )

       NOT: Olumsuz + olumsuz = olumlu.

              Olumsuz Cümle:

              Olumsuz sonuç bildiren yargılardır. İşin gerçekleşmediğini gerçekleşmeyeceğini varlığın bulunmadığını belirtmektedir.
              Biçimce ve Anlamca Olumsuz Cümle:
        -me, -mez; yok, değil ile yapılır.
              Dün akşamki maçı izlemedik.
              Bu konular benim için sorun değil. ( sorunun olmaması olumsuzluk, soru var deseydi olumlu olurdu. )
              Bu teste hiç yanlışım yok.

              Biçimce Olumlu, Anlamca Olumsuz Cümle:
              Hiçbir olumsuzluk ifadesi taşımamasına rağmen, olumsuz yargı bildiren cümlelerdir.
              Sevenler bir birine böyle davranır mı hiç? à davranmazà olumsuz.
              Hadi bakalım, böyle bir işin içinden çıkabilirsen çık. (çıkılamaz )

              SORU CÜMLESİ
              Herhangi bir konuda bilgi almak ya da bir kuşkuyu gidermek amacıyla kullanılan cümledir.
              Bu gerçeği o da biliyor mu? Soru edatı
              Beni ihbar eden kim? soru zamiri
              Cevaba hangi yoldan ulaşacaksın? Soru sıfatı
              Bana neden böyle davranıyorsun? Soru zarfı
              Sana nasıl cevap verdi soru zarfı

              Sözde Soru Cümleleri:
              Yanıt gerektirmeyen cümlelerdir.
              İnsan sevdiğini arayıp sormaz mı? (sitem)
              Bana bunu nasıl yaparsın? (kızma)

              Ünlem Cümlesi:
              Yargılarını, bir coşkuyu, seslenişi, duyguyu aktararak ortaya koyan cümlelerdir.
                    Ah, belalı başım!
                   Of, bıktım artık senden!
                   Ne güzel bir elbise bu böyle!





               Aşamalı Durum:
              Bir durumun artarak gerçekleşmesidir.
              Halkımız yıldan yıla yoksullaşıyor.
              Gittikçe artıyordu kızgınlığım.
              Kent yavaş yavaş karanlığa gömülüyordu.
              Havalar her gün biraz daha soğuyor.

              Genel-Özel:
              Kavramların sıralanışında ‘’genelden özele’’  ya da özelden genele bir yol izlenebilir.
              Antalya en güzel kentlerimizden biridir. (özelden genele)
              Severek yediğim yemeklerden biri de yoğurtlu makarnadır. (genelden özele)
              Büyük kentlerde yaşam zordur.(genelleme)